Muris Muvazaası – Mirastan Mal Kaçırma
Bir kimsenin; mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla, gerçekte (bağışlamak istediği tapu sicillinde kayıtlı taşınmaz malı hakkında tapu sicil memuru önünde iradesini Satış doğrultusunda açıklamış olduğunun gerçekleşmiş bulunması halinde, saklı pay sahibi olsun ya da olsun miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılarının, görünürdeki satış sözleşmesinin Borçlar Kanununun 18. maddesine dayanarak muvazaalı olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinin de şekil koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabileceklerine ve bu dava hakkının geçerli sözleşmeler için söz konusu olan Medeni Kanununun 507. ve 603. maddelerinin sağladığı haklara etkili olmayacağına, Yargıtay İçtihatları Birleştirme (Büyük Genel Kurulunun 1/4/1974 günlü ikinci toplantısında oyçokluğuyla karar verildi.
Muris muvazaası davası özelinde zamanaşımı ve hak düşürücü süre yoktur.
Taşınır mülkiyetinin devri şekle bağlı olmadığından, taşınıra ilişkin görünürdeki satış sözleşmesi geçerli olmaktadır. Bu nedenle taşınır malların satış ve devrinde muvazaa söz konusu olmaz.
Tapusuz taşınmazlar, satış ve devir yönünden taşınır hükümlerine tabi olduklarından, taşınırlar için yapılan açıklamalar, bu taşınmazlar için de geçerlidir.
Yargıtay’ın 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı mirasbırakan adına olup da temlik ettiği tapulu taşınmazlar yönünden uygulanmakta olup, mirasbırakanın parasını ödeyerek üçüncü kişiden aldığı ve bağışta bulunmak istediği kişi üzerine tapuya tescil ettirdiği ve uygulamada gizli bağış olarak adlandırılan işlemlere uygulanamaz.
Yarg. 1. HD. 25.02.2014 T. 2013/18016 E., 2014/4402 K.; “…Somut olaya gelince, ekonomik durumu iyi olan mirasbırakanın akit tarih itibari ile böyle bir satıştan elde edilecek gelire ihtiyacının olmadığı, kendisine ücretli bakıcı tarafından bakıldığı, banka kayıtları ve tüm dosya kapsamı ile davalının alım gücünün bulunmadığı, taşınmazın gerçek değerinden düşük bir bedelle devredildiği, ödemenin belgelendirilemediği gibi bedelin terekede de bulunmadığı hususları hep birlikte değerlendirildiğinde satış işleminin, mirasbırakanın yaşlılık zamanlarında yanında olmayan davacı kızı ve torunlarından mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak yapıldığı sabittir.
Yarg. 1. HD. 10.04.2018 T. 2015/9744 E., 2018/8911 K.; “… mirasbırakan, dava konusu iki parça taşınmazını ikinci eşinden olma davalı erkek çocukları Tamer ve Remzi’ye ölünceye kadar bakım koşuluyla temlik etmiş de, taşınmazlardan birinin mirasbırakanın ölene kadar ikinci eşiyle birlikte yaşadığı taşınmazı olduğu, bakımının ağırlıklı olarak eşi Kadem ile kızı Safiye tarafından yerine getirildiği, davalı oğullarının meslekleri gereği baba evinden uzakta bulundukları hususları tüm dosya içeriği ile birlikte değerlendirildiğinde, ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile bağış amacının üstün tutulduğu sonuç ve kanaatine varıldığından, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının somut olayda uygulama yeri bulunduğu benimsenerek davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.
Yarg. 1. HD. 20.03.2019 T. 2017/4433 E., 2019/2039 K.; “…1959 doğumlu mirasbırakan N. K.’nın 01.08.2009 tarihinde ölümü ile geride mirasçı olarak annesi asıl davada davacı Durkadın, anne baba bir kardeşleri birleştirilen davanın davacıları Ayşe (G.), Mesut, Zuhal, asıl ve birleştirilen davada davalı Mesude ile baba bir anne ayrı kardeşleri dava dışı Ayşe (H.), Hacer ve Fatma’yı bıraktığı, mirasbırakanın Ankara 41. Noterliği’nin 27.07.2009 tarih ve 28453 yevmiye nolu ölünceye kadar bakma sözleşmesiyle tam pay ile malik olduğu 8479 ada 1 parseldeki 18 nolu bağımsız bölümünü, 2005 tarihinde ölen babası Ahmet’in tam pay ile malik olduğu 463 ada 120 parsel sayılı taşınmazdaki 15 nolu bağımsız bölüm ile 2039 ve 2040 parsel (eski 1142) sayılı taşınmazlardaki payını (3/24) ve Hasbahçe Otelcilik Turizm ve Ticaret A.Ş.’deki paylarını ölünceye kadar bakıp gözetmesi karşılığında kardeşi olan davalı Mesude’ye temlik ettiği, davalının 8479 ada 1 parseldeki 1 nolu bağımsız bölümü 05.08.2009 tarihinde adına tescil ettirerek 27.04.2009 tarihinde dava dışı O. S.’ye temlik ettiği, asıl davanın davacısı Durkadın’ın yargılama aşamasında ölmesi üzerine Alanya 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 138Esas-527 Karar sayılı kararıyla terekesine A.B.A.’’nın mümessil olarak atandığı, her iki davadaki tenkis talebinin eldeki davadan tefrik edilerek mahkemenin 2013/28 Esas sayılı dosyasına kaydedildiği anlaşılmaktadır. Somut olgular ve toplanan delillerle; temliklerin muvazaalı olduğu saptanarak davanın kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.
Yarg. 1. HD. 10.12.2018 T. 2016/1829 E., 2018/15367 K.; “..Davacılar, mirasbırakanları M. G.’nin 235 ada 17 parsel sayılı taşınmazı ara malik kullanmak suretiyle oğlu olan davalı Yıldırım’a temlik ettiğini, işlemin tek erkek çocuk olan davalı lehine muvazaalı ve mal kaçırma amacıyla yapıldığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini istemişlerdir. Mahkemece, muvazaa olgusunun ispatlandığı gerekçesiyle tapu iptali ve tescil talebinin kabulüne karar verilmiştir…..davalılar Yıldırım ve Çetin’nin yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanmasına..”
HD. 08.05.2018 T. 2018/140 E., 2018/9996 K.; “..mirasbırakanın ikinci eşten olma erkek çocukları ile birinci eşten olma erkek çocuğuna toplam on üç parça taşınmazını ara malikler vasıtasıyla devrinden ötürü eldeki davanın davacısı tarafından muris muvazaası nedeniyle açılan Hatay 3. Asliye H.M.nin 2005/332 Esas sayılı. davasının kabulle sonuçlandığı ve derecattan geçerek 02.04.2008’de kesinleştiği; yine murisin, ikinci eşten olma erkek çocukları ile birinci eşten olma erkek çocuğuna 356 parsel sayılı taşınmazını ara malik vasıtasıyla devrinden ötürü davacı tarafından muris muvazaası nedeniyle açılan Hatay 1. Asliye H.M.nin 2006/302 Esas sayılı. davasının kabulle sonuçlandığı ve temyiz edilmeksizin 12.10.2009’da kesinleştiği anlaşılmaktadır. Öte yandan, mirasbırakanın çok varlıklı olup köyün ağası konumunda bulunduğu, taşınmaz satmaya ihtiyaç duymadığı dinlenen taıklar tarafından ifade edilmiştir.
Yarg. 1. HD. 17.06.2014 T. 2013/10277 E., 2014/11895 K.; “…Somut olaya gelince; davalı ile mirasbırakan Güla’nın 1997 yılında evlendikleri ancak uzun süredir gayriresmi ilişki yaşadıkları, 1976 doğumlu müşterek çocuklarının olduğu, mirasbırakanın temlik tarihi olan 1988 yılında yurtdışında yaşadığı ve mal satmaya ihtiyacının bulunmadığı, mirasbırakan ile davacıların annesinin 1975 yılında açılan boşanma davası sonucunda 1994 yılında boşandıkları, tanık Mehmet’in, mirasbırakanın taşınmazı bedelsiz olarak temlik ettiği yönündeki beyanı ve bedeller arasındaki fahiş fark olgusu yukarıda açıklanan ilkeler ile birlikte değerlendirildiğinde, mirasbırakanın davalıya yaptığı temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu sonucuna varılmaktadır.
Her ne kadar 01.04.1974 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararında sadece satış suretiyle devredilen tapulu taşınmazlardan bahsedilmiş ise de kökleşmiş Yargıtay kararlarında ölünce kadar bakma akdi şeklinde düzenlenen sözleşmelerde de muvazaanın varlığı kabul edilerek oluşturulan tapu kayıtlarının iptaline karar verilmektedir.
Yukarıda anlaşılan yargıtay kararlarından yola çıkarak özetleyecek olursak yargıtayın muris muvazaası iddiası karşısında bakış açısı ve değerlendirilmesini istediği hususları şu şekilde sıralayabiliriz:
- Mirasbırakanın mal kaçırma amacı olması gerekir,
- Resmi senette gösterilen bedel ile taşınmazın temlik tarihindeki keşfen belirlenen değeri arasında fark olması,
- temlikin bedelsiz olduğu belirtilmiş ise de muris muvazaasından söz edebilmek için bedelsizliğin yanında temlikin mirasçıdan mal kaçırma amacıyla da yapılması da gereklidir.
- temliki devralanın taşınmazı alabilecek maddi durumunun olması ve taşınmazı satan murisinde taşınmazı satmak için makul bir gerekçesi olması gerekmektedir,
- Burada saydığımız veya Yargıtay kararlarında bahsedilen hususların hiçbiri tek başına muvazaanın varlığının kanıtı için yeterli olmamakla beraber uygulamada gerçeklikler daha çok tanık beyanları üzerinden gitmektedir tabi ki eldeki belgeler delil başlangıcı veya delil açısından çok önemlidir. Özellikle murisin hesabına yapılan ödemeler satışın gerçek olduğu konusunda ispat hususunda kolaylık sağlamaktadır.
Saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı ihlal edilen tüm mirasçılar, muris muvazaası hukuki sebebine dayanarak dava açabilirler.
Her olayın her vakanın kendine özgü özellikler barındırdığını belirtmek gerekir. Ülkemizde yaygın olarak yapılan anne babanın oğluna veya kızına satış olarak gösterilmek suretiyle yaptıkları işlemler çoğunlukla bozulmaktadır.
Baltaş Hukuk ve Danışmanlık olarak deneyimli ekibimizle onlarca Muris Muvazaası davasına bakılmış olmakla beraber her olaya özgü alternatif çözümler ile yargılama aşamasına dahil olmaktayız. İletişime geçerek daha detaylı bilgi alabilirsiniz…